20 Kasım 2010 Cumartesi

O Benim Hikayemdi

acı olan bacaklarımın arasından kayan eli hissetmemdi.. işte size o gün gerçekten 'acıyı tattım ' diyebilmeyi çok isterdim ama yoktunuz.. hiçbiriniz yoktu.. şimdi karşıma geçmiş dudağınızın kenarına sıkışmış bir gülücükle bana 'tatlı geçmişten' bahsediyorsunuz.. artık; bir dilim pasta ve bakıcı kadının yaptığı kadayıf dolmaları çok eskilerde kaldı.. tecavüze uğramayan birine o duyguyu anlatmam imkansız.. oysa; herkes anladığını söyler.. bu işimi kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor.. zor ile kolay arasındaki farkın kafa karıştırmaktan ileri gitmeyeceğini bilmeyenleriniz, sanki altı yaşındayken amcasının oğlu tarafından tacize uğramış gibi davranıyor..


o benim hikayemdi.. odasının kapısı açılan bendim..üzerime değen bedenin soğukluğunu ben hissetmiştim.. aileme ben susmuş, ben korkmuştum, ben anlatamamıştım...pek çokları bu hikayeyi yaşarlar ve susarlar.. çünkü; anlatmak demek tekrar yaşamak demektir.. yaşamaktan saklanırlar,sakınırlar.. miladı geçmiş bir yaşam geleceğe tepki vermez.. o gün anlatılmadıysa bir şeyler, yarına anlatacaklarınız hep anlatılması gerekenden bağımsızdır.. bir şeyler var sanırsınız unutmadığınız ama unutmuş gibi davrandığınız, o benim hikayemdi dediğiniz, sonra adını ilk defa duyduğunuz bir kitap gibi, yabancılaştığınız...


her hikaye bir giriş bölümü içerir ve en çok gelişme bölümünden korkarsınız.. çünkü; herşeyin geliştiği dönem o satırlardır.. sonuç için, yazacak tek bir cümle bulamazsınız.. bir oda vardır; bir adam, bir çocuk...


adam yavaşça yaklaşır, çocuk yatakta titremektedir.. oda; beton duvarlarından utanır ete- kemiğe bürünmek ister.. çocuk ses çıkaramaz, adam çocuğun acıyı tatmasını büyük bir zevkle bekler ve sabah olur.. aslında her hikaye böyledir; gün ağarınca bitti sanırsınız,oysa herşey yeni başlamıştır..