5 Temmuz 2010 Pazartesi

Sadece Bir Dakika

Korkulacak bir şey yoktu. Sadece birkaç saat önce internet aracılığıyla tanıştığı birinin evine gidecek ve onunla saatlerce sevişecekti. O günün gündemini takip etmeyecek ve belki de ilk kez kendi için bir şey yapacaktı. Bu ilk deneyimi olmadığı gibi son deneyimi de olmayacaktı. Artık liseli bir çocuk gibi görünmeyi ve giyinmeyi bırakacak, birkaç gün önce üzerine çok yakışacağını tahmin ederek kabinde denemeksizin aldığı gömleği giyinecekti. Sakal tıraşı olup olmamak arasında gidip-gelecek ve son anda sakalın ona çok yakıştığını fark edecekti.
Hazırlanıp evden çıktı. Bir daha dönemeyeceğini bilse posta kutusunda duran kredi kartı ekstresini de yanına almayı unutmazdı. Üzerinde taksi yazan arabaya binmesi fazla zamanını almadı.
Elindeki adres ona hem çok uzak, hem de çok yakındı. Uzaklık ve yakınlık arasındaki tezatlığa bir türlü anlam veremedi. Belki de vazgeçmeliydi. Son anda bir işinin çıktığını ve gelemeyeceğini söylemeliydi. Bir süre düşündükten sonra yanına yeni bir iç çamaşırı alıp-almadığından emin olmak için sırt çantasını yoklamaya başladı.
"Gel-git"lerine anlam veremeden bir an önce o adrese gitmek için sabırsızlanıyordu. Garip bir durumdu. Bu düşüncelerin içerisindeyken taksinin freniyle irkildi. Cebindeki parayı şoföre uzatıp yavaşça çıktı arabadan. Apartman tam karşısında duruyordu. Son boyasının üzerinden yıllar geçmiş ki gerçek renginin ne olduğu anlaşılmayan taş yığınına bakıp içeri girdi. Merdivenleri çıkarken gerisin-geriye inemeyeceğini tahmin bile edemezdi.
Kapı ziline dokunmak için birkaç kez nefes aldıktan sonra kuş ötüşünü andıran ve saçma bir düdük etkisi yaratan o garip sesi dinledi. Birkaç saniye sonra adam karşısındaydı işte. Adamın gözlerine bakmaktan çekinerek içeriye doğru adım attı. Adamın sabırsız bir tavrı vardı. O kadar hızlı ilerliyordu ki her şey, konuşmasına bile fırsat kalmıyordu. Pantolonundaki kemer tutukluk yapsa dayak yiyeceği endişesiyle adama yardımcı olmaya çalıştı. Böyle olmamalıydı. Bir şeyler çok çabuk gelişiyor ve o korkunun tekrar vücudunu etkisi altına aldığını duyumsuyordu.
"Bir dakika" dedi. Sadece bir dakika. Adam kasıklarına doğru yaklaştırdığı kalçasını canını acıtacak bir şekilde sıkmaya başlamıştı. Bir dakika demekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Sadece bir dakika. Adam hızlıca içine girmeye ve kendinden geçmeye başladı. Orgazma ulaşıp kendini çektiğinde sert bir tonla "Kapa çeneni" deyip saçma fantezilere yer açtı. Eline aldığı ustura bir anda seksten öte başka amaçların varlığını da gözler önüne sermeye başlamıştı. Sırtına yediği darbelerin farkına varıyor ama acıyı hissetmiyordu. Kaçmaya, pencerenin pervazına tutunmaya çalışıyordu. Nefesinin kesik-kesik ciğerlerine girdiğini hissediyor, adamın gözlerine bakıp içindeki acıyı anlamasını istiyordu. Ama adam fütursuzca onu yaralamaktan zevk alıyor, haince gülümsüyordu.
Kenarı yırtılmış bir koltuğun yüzüne dokunmaya çalışarak ayağa kalktı. Sadece birkaç saniyelik bu bekleyiş, hayata tutunmasına yetememişti işte. Ve sadece bir dakika sonra nefret cinayetinin kurbanı olmuştu.Sadece bir dakika sonra.

1 yorum:

  1. bir dakikada biterken her şey...birkaç dakikaya sığıyor hayat...doluyor ve boşalıyor havuzun suyu, nefes bir dakika...soluksuzluk sonsuza dek...
    pencereyikapama@gmail

    YanıtlaSil